MEHMET BARANSU'DAN ŞOK İDDİALAR! CHP'DE HANGİ GAZETECİLER ATAŞEHİR BELEDİYESİ YOLSUZLUK HABERİNİ YAPTIRDILAR?
FETÖ üyeliğiyle yıllardır cezaevinde olan Taraf Gazetecisi yazarı Mehmet Baransu ,ATAŞEHİR BELEDİYESİ VE BAŞKAN BATTAL İLGEZDİ ile yaptığı yolsuzluk haberini CHP 'li gazetecilerin kendisine verdiğini söylemesi dikkat çekici . Kim o yolunda olan gazeteciler?
İŞTE O YAZI !
ATAŞEHİR BELEDİYESİ HABERİMİN HABER KAYNAĞI
ATAŞEHİR BELEDİYESİ HABERİMİN HABER KAYNAĞI
Sanırım 2012 yılıydı. Taraf gazetesinde CHP’li Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi hakkında haber yapmış, onlarca belge yayımlamıştım. Kanaltürk Televizyonunda da aynı dönemde Futbolizm programında Ülker Arena’nın imar durumuyla ilgili program yaptım. Canlı yayında İlgezdi’yle tartışmamızı tüm Türkiye izledi.
Programdan sonra CHP Genel Merkezi, Ataşehir Belediye Başkanlığındaki bazı görevliler bu haberin “bir cemaat operasyonu” olduğu yalanını ortalığa saçmaya başladılar. Haberin arkasında, o dönem İstanbul Emniyet Müdürlüğü KOM Müdürü Nazmi Ardıç’ın olduğu yalanını ortalığa yaydılar. 2012 yılından 2022 yılına kadar bu yalanı tekrarlamaktan da geri durmadılar.
Haberdeki iddialara, belgelere cevap veremeyenler, “cemaat, Fethullahçılar” algısı ve yalanıyla, kendilerini savunma hattına çektiler. Bu alan o kadar konforlu bir alandı ki, o hatta çekildikten sonra istedikleri hırsızlıkları, yolsuzlukları, hukuksuzlukları yapabiliyorlardı. “Cemaat, Fethullahçılar” söylemi bir çamaşır suyu, deterjan görevi görüyordu. Her tür kir, pas, pislik bu söylemle temizleniyordu. Yıllar içinde bu söylemin nasıl işe yaradığını da hep birlikte gördük. Darbeciler, hırsızlar, yolsuzluk yapanlar, şikeye bulaşanlar ve daha niceleri hep bu söylemle kirlerinden, pisliklerinden temizlenmeye çalıştılar.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi “FETÖ, cemaat, Fethullahçılar” söylemi bu ülkede bir maymuncuğa dönüştü. Maymuncuğun ayarını yapıyor ve istedikleri şeye uyduruyorlardı. Hırsızı, şikecisi, katili, darbecisi işledikleri suçlardan bu maymuncuk sayesinde kurtulmaya çalıştılar. Şimdilik kurtuldular da. Onların kurtulduğunu gören diğer hırsız ve katiller de aynı savunmayı yapar oldular.
Cezaevinde hiç unutamadığım biran yaşamıştım. Bir ara bir katille aynı koridorda kaldık. Her gün kendisiyle 10 dakika duvarların ardından bağırarak konuşuyorduk. Bir gün bana şunu söyledi: “Mehmet Abi, cinayeti işledik ama beni yargılayan hakimler FETÖ’cü dersem, dosyam bozulabilirmiş. Avukatlarım öyle söylüyor. FETÖ’cüler bizi yargıladı, adil yargılanmadık diye itirazda bulunacağız. Çıkma ümidim de çok yüksek”
Bu konuşmayı, konuşmanın devamını unutamıyorum.
Tıpkı bu konuşma gibi, Konya’da sevgilisini öldüren adam da aldığı cezanın ardından “FETÖ” diyerek, işlediği suçtan kurtulmaya çalışmıştı.
Ataşehir Belediyesi ve diğer bazı olaylarda yaşadığımız da bundan farksız değildi. Yolsuzluk üzerinden “hassas olduğunu söyleyen CHP yönetimi”, 2012 yılındaki bu iddiaları incelemek yerine, kapattı. Aynı isim tekrar belediye başkanı adayı gösterildi.
Sayın Kılıçdaroğlu şu sıralar “oy” için kapı kapı “helalleşme” turlarına çıkmış durumda. Yanlış anlaşılmayı istemem… Kendisinin bu girişimini takdir ediyorum. Kısa vadede oy kazanamasa bile bu girişimleri uzun vadede hem ülkeye hem de partisine büyük katkılar sunacak. Uzun vadede oy getireceğini de düşünenlerdenim. Kemal Beyin bu ziyaretlerini ekranlarda izledikçe nedense aklıma hep Ataşehir Belediyesi ve yazdığım haber, haberdeki iddialar geliyor. Yolsuzluk konusunda hassas olduğunu söyleyen bir parti lideri ve partisinin tutumu geliyor. Konumuz bu olmadığı için bunu geçiyorum.
Ataşehir Belediyesiyle ilgili haberimin arkasında “Fethullahçıların” olduğunu söyleyenleri bugün bir kez daha üzeceğim. Bir önceki yazımda dediğim gibi beni kızdırdılar. Haber kaynaklarımı açıklama kararı aldım. Muhsin Yazıcıoğlu haberiyle başlamıştım. Bugün Ataşehir haberiyle devam ediyorum. Bakın o haberlerimin arkasındaki kimler vardı.
Tarihini şuan tam hatırlamamakla birlikte, telefonum öğlen saatinde uzun uzun çaldı. Toplantıdaydım ve telefonu açamıyordum. Telefonun susmaya niyeti olmayınca, toplantıdan çıktım. Acil bir durum olabilirdi. Arayan, telefonu kapatmamakta kararlıydı. Telefonu açtım ve cevapladım.
Arayan bir gazeteci “arkadaşımdı”. Söze, “patron ne haber” diyerek başladı.
“Patron” kelimesini basın camiasında bir tek isim kullanırdı. Medya dünyasında onu tanıyanlar ve onunla konuşanlar bu ismin kim olduğunu sanırım tahmin etmişlerdir.
Arayan “Gerçek Gündem” internet sitesinin sahibi Barış Yarkadaş’tı. Barış CHP’li olması ve CHP’ye yakınlığıyla bilinirdi. Zaten yıllar sonra da CHP’den milletvekili seçildi. Bir de CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’e çok yakın bir isimdi. Aralarından su sızmazdı. Hatta “gerçek gündem” internet sitesinin arkasındaki ismin, finansörünün Gürsel Tekin olduğu hep söylenip dururdu. Gerçekliği konusunda bugüne kadar ortaya bir belge konmasa da bu iddia perde arkasında hep konuşulur oldu.
Barış Yarkadaş CHP’yi yakından takip ettiği için zaman zaman biz gazetecilerin de haber kaynağı olurdu. Onunla sık sık görüşür, kendisinden CHP içi kulisleri öğrenirdik. Telefonda konuştuğu herkese “patron” diye hitap ederdi.
Barış, telefonda hal hatırdan sorduktan sonra beni niçin aradığı konusuna girdi. Aramasının nedeni beni iki kişiyle tanıştırmak istemesiydi. Daha doğrusu benimle görüşmek üzere iki kişiyi bana gönderecekti. Bu kişiler, Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı ve Belediyenin bir avukatıydı. Bu kişilerin ellerinde belediye ve başkanla ilgili yolsuzluk iddiaları ve belgeler vardı. Savcılığa yapılan suç duyuru dilekçeleri ve içişleri bakanlığı müfettişlerinin raporları da ellerindeydi. Bu iki isim Barış’a gidip, gerçek gündem internet sitesinde haberin yapılmasını istemişlerdi. Site, CHP’lilerin an fazla takip ettikleri siteler arasında, ilk sıradaydı.
Barış Yarkadaş’a, kendisine ait internet sitesinde bu haberi niçin yapmak istemediğini, bu kişileri bana neden yönlendirmek istediğini sordum.
Kendisi CHP’liydi ve haberi yapmak istemiyordu. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’yle de arası iyi değilmiş. Bu partide bilindiği için haberi yaparsa yanlış anlaşılabilirmiş. Haberi yapmaktan çekinmesinin nedeni bu gerekçelerle açıkladı.
Niçin ben sorusuna ise tanıdık bir cevap verdi; “her gazete ve yönetiminde CHP’liler var. Haberi girmezler. Bu ülkenin en namuslu, dürüst gazetecilerinden birisin. İlk aklıma sen geldin.”
Kendisine bu iki ismi göndermesini, telefonumu onlara vermesini söyledim. Gazetede olduğumu da belirtti.
Barış Yarkadaş’la konuşurken kendisine “sevgili eşin de yanında mı?” diye sordum.
Kahkaha patlattı ve “yanımda, telefona veriyorum” dedi.
Sevgili eşi dediğim kişi Barış’ın gerçek eşi değildi. Barış’ın yapışık ikizi Gürkan Hacır’dı. Barışla ne zaman telefonda konuşsam, Gürkan Hacır hep yanında olurdu. “Siz hiç ayrılmaz mısınız?” soruma, gülerek, “ben sevgili eşimden ayrılamam” derdi. “Eş” dememin nedeni buydu.
Gürkan Hacır’la da telefonda konuştuk. “Korkusuz gazeteci, atıp tutuyorsun. Ataşehir Belediyesiyle ilgili haberi yapmaktan niye korkuyorsun?” diye kendisine takıldım.
Hacır kem kümün ardından tıpkı Barış Yarkadaş gibi benimle görüşmeye gelecek kişilere güvenebileceğimi, ellerindeki belgelerin de sağlam olduğunu söyledi. “Belgeleri görünce anlayacaksın” diye de ekledi.
Yarkadaş ve Gürkan Hacır’ın yönlendirdiği bu iki isim, ya aynı gün ya da bir gün sonra gazeteye geldiler. Gelen kişiler Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Haluk Tamgaç ve Başkanın eski avukatı Erdal Ilıkgöz’dü. Onlarla kısa bir tanışmanın ardından oturup iddialarını konuştuk. Ellerindeki belgeleri inceledim. Birer suretlerini aldım.
Ellerinde ıslak imzalı belgeler dahil yüzlerce belge vardı. Belediyenin yaptığı yolsuzluk iddialarını, hukuksuzlukları, savcılığa yaptıkları müracaatları, içişleri bakanlığı müfettiş raporlarını benimle paylaştılar. İddialar, belgeler inanılmazdı. “Gerçek Gündem internet sitesinin, Barış Yarkadaş ve Gürkan Hacır’ın bu iddiaları haberleştirememelerini ise anlayamıyordum.
İddialarla ilgili araştırmalar yaptım. Belediye Başkanı dahil onlarca isimle görüştüm. İddialar ve belgeler göz ardı edilecek türden değildi. Daha sonra Taraf gazetesinde konuyla ilgili haberler yaptım. Bir süre sonra da Kanaltürk televizyonunda kısa süre önce çalışmaya başladığım Futbolizm adlı spor programında diğer iddiaları gündeme getirdim. Spor programında bu iddiaları gündeme getirmemin nedeni ise Ataşehir’deki Fenerbahçe Basket Salonu Ülker Arena’ya ait imar iddialarıydı.
Taraf’taki haberden sonra CHP Genel Merkezini iddialarla ilgili aradım. Yerel Yönetimlerden sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısını bağladılar. Hatırladığım kadarıyla ismi Gökhan’dı. Soy ismini şuan hatırlamadığım için kendisinden özür diliyorum. İddiaları kendisine sordum. Herhangi bir açıklama yapıp yapmayacaklarını, belediye başkanıyla ilgili soruşturma açıp açmayacaklarını, iddialar karşısındaki cevapları merak ediyordum.
Kendisinden iddialara karşı açıklama beklerken, bana telefonda ilginç bir cevap verdi: “AK Parti’nin yolsuzluk iddialarını niçin haberleştirmiyorsunuz? Bilinçli bir şekilde sadece CHP’yi neden hedef alıyorsunuz.”
Bu cevap karşısında şaşkına döndüm. Kendisine ne cevap vereceğimi bilemedim. İddialar korkunçtu ve iddialar cevap vermek yerine, konuyu çarpıtıyordu. Açıklamasına Taraf gazetesinde yayımladım.
Haberin kaynağının Belediye Başkan Yardımcıları Haluk Tamgaç ve İlgezdi’nin avukatı olduğunu biliyorlardı. Haberde isimleri de yer almıştı. Hatta haberin olduğu gün, bu iki ismi Battal İlgezdi’nin koruması ve şoförü dövmüştü. Bu şoförü aradım ve kendisiyle konuştum. Ardahanlıydı ve benim hemşerimdi. Ailesini uzaktan da olsa tanıyordum. Telefonda birkaç kez uzun uzadıya yaptıklarını konuştuk. Dayak olayını haber de yaptım.
Taraf’taki bu haberlerin ardından CHP yönetimi iddialara cevap vermek yerine tanıdık, bildik bir yönteme başvurdular. Haber kaynağımın kim olduğunu bile bile haberin arkasında Fethullahçıların olduğu yalanını ortalığa saçmaya başladılar. Haberi bana onlar yaptırmıştı. Amaçları ise CHP’li belediyeyi yıpratıp, AKP’nin belediyeyi kazanmasını sağlamakmış. Ardından da cemaat Ataşehirde rant zengini olacakmış.
Akıl dışı bu savunma ve yalan karşısında Barış Yarkadaş’ı aradım. “Neler oluyor, bu açıklamalar neyin nesi” diye sordum. Haberim partiyi ve belediyeyi karıştırmıştı ve Barış “Patron bizimkiler işte böyleler. Cevap veremedikleri için olayı çarpıtmayı tercih ettiler” dedi. Barışla zaman zaman “CHP’lilerin bu olayı çarpıtmak için ileri sürdüğü bu yalanlar” üzerine konuşur, telefonda gülüp, eğlenirdik.
Gülüp geçtiğimiz o iddialar, yıllar sonra bugün tekrar tekrar ısıtıp gündeme getirilmeye başlandı. CHP’ye yakın iki kanalda, geçen hafta bu haberi bana “FETÖ’nün” yaptırdığı iftirası kendisini “gazeteci” diye pazarlayan iki isim tarafından ortalığa saçıldı.
Hücrede bu insanlara cevap veremediğim için, ortalığı yalanlarıyla kirletip duruyorlar. Hücrede bu insanları izledikçe “bunlar kendileri kaşınıp, duruyorlar. Haber kaynağımı açıklamanın vakti geldi” dediğimi hatırlıyorum.
Patolojik bu hastalara ne yapılır bilemiyorum. Haber kaynağımın, Barış Yarkadaş, Gürkan Hacır ve Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı ve avukatı olduğunu bildikleri halde, yalan söylemeye devam ediyorlar.
Ataşehir Belediye Başkanının avukatı Erdal Ilıkgöz’ün aylar sonra bana bambaşka bir dosya ve belge getirdiğini de birkaç güne açıklayacağım. Bu haberin içinde Barış Pehlivan, Sedat Peker, Pehlivan’ın yaptığım bu haberi televizyonlarda çarpıtması, gerçek dışı iddialar gündeme getirmesi var.
“Hiçbir şey bilmeyen ancak her şeyi bildiğini zanneden Barış Pehlivan” geçtiğimiz ay Halk TV’de bu haberimi diline doladı. Bu haberi bana Fethullahçıların verdiğini, yaptırdığını, ancak Fethulahçıların haberi yaptırmaktaki amacının ne olduğunu bugüne kadar çözemediğini” söyledi.
Hücrede kendisini izleyince, “çözsen şaşardım” diye ağzımdan cümle çıktı. “Haberi Fethullahçıların niçin yaptırdığının amacını bulamamış, anlayamamış” ancak Fethullahçıların bana haberi yaptırdığından emin.
Her şeyi bildiğini zanneden Barış Pehlivan, adaşı Barış Terkoğlu ve avukat Hüseyin Ersöz’ün 2010 yılında ODA TV’de yaptıkları üç yalan haber nedeniyle tam 7 yıl 8 ay tutuklu kaldım. Sonunda da onların yalan haberi nedeniyle tutuklandığım suçtan beraat ettim. Mahkeme yaptıkları haberin yalan olduğunu tescil etti. Hele bir haber var ki evrakta sahtecilik yapıp, evrakın altına bambaşka bir not yazmışlar. Kendi yalan haberleriyle tutuklandığım anlaşılmasın diye tam 7 yıldır “Balyoz kumpastan tutuklu” diye yalan söylemeye devam ediyorlar. Bir ara dava dosyamdaki belgeleri tek tek kardeşim twiterdan yayınlayınca sesleri kesilmişti. Şimdiler de yine “peltek peltek konuşmaya” devam ediyor. Birkaç güne, Erdoğan Demirören haberimin haber kaynağını da açıklayacağım. Barış Pehlivan denen kişinin açıklamasını dört gözle bekleyeceğim.
Tekrar Ataşehir Belediyesi haberine döneyim.
Tam 10 yıldır bu haberin kaynağının “Fethullahçılar” olduğu yalanı ortalığa pompalayıp durdular. Haberin kaynağı Barış Yarkadaş ve Gürkan Hacır ise bu süreçte “üç maymunu” oynayıp durdular. “Nasıl olsa Baransu konuşmaz, ketumdur” diyerek, bana güvendiler sanırım. Barış Yarkadaş milletvekili olduğu dönemde, cezaevine de sık sık geliyordu. Benimle bir kez bile görüşme cesareti gösteremedi. Tıpkı Ataşehir haberini gerçek gündem internet sitesinde yazma cesarete gösteremediği gibi.
Cezaevinde gazeteleri okudukça, televizyonları izledikçe bir liste yapıyorum. Yalanlar listesi. Gürkan Hacır o listede ilk sayfada. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Habertürk’te, Didem Arslan Yılmaz’ın programına katılmıştı. Hakkımda bir dizi yalan söyleyip, Karargah kitabımdaki bir olayı çarpıttı. Aleni bir şekilde gerçeğe aykırı beyanda bulunup bana iftira attı.
15 Temmuz 2016’da tüm askeri birliklere Sıkıyönetim emrini faksla geçen bir Tuğgeneralin 6 yıl önce yaptığı bir olaya Karargah kitabımda sayfalarca yer vermiştim. Belgesini yayımlamıştım. Bu kişi o dönem henüz Albay rütbesindeydi. Bu kişinin bir rapor hazırladığını, bu raporun sahte olduğunu, bu şahsın cuntacı olduğunu 2010 yılında kitapta yazmıştım. Düzenlediği sahte rapor ve imzasına yer vermiştim. Bu kişi henüz Albay rütbesindeydi. Yazdıklarım dikkate alınsa, hakkında soruşturma açılsa, bu şahıs general yapılmayacaktı. Belki de 15 Temmuz’da o faks çekilmeyecekti. Bu kişiyi kitabımdaki bu bilgilere rağmen daha sonra general yapıldı.
İşte Gürkan Hacır, bu yazdıklarımı televizyonda çarpıttı. 15 Temmuz sonrası kütüphanesinde olan Karargah kitabına bakmış ve sanki o generali korumuşum gibi ekranda konuşmalar yaptı. O gün kendisini listemin ilk sayfasına yazdım. İnşallah ölmeden cezaevinden çıkarsam, listemdeki insanlarla yüzleşeceğim. Bundan sonraki hayatımı onlarla mücadeleye adayacağım. Umarım hayatları tertemizdir.
Ekranlarda “Baransu, FETÖ, terörist, kumpas” diye iftira atanlar, bence iki kez düşünsünler. Her biriyle mücadele edecek hem gücüm hem de enerjim var. Cezaevinde 8 yıl geçirmiş olsam bile.
Bitirirken…
Ataşehir Belediyesiyle ilgili haberimin kaynağı da sizlerin dediği gibi Fethullahçılar değildi. Tıpkı diğer haberlerim gibi. Merak etmeyin… Tek tek haberleri ve haber kaynaklarımı açıklayacağım. Kitapta tamamı olacak. Kitap ne zaman mı çıkacak? Şuan değil. Bu dönem bir şey yazmak, suya yazı yazmaya benziyor. Zamanı geldiğinde ortalıkta “ahlaklı gazeteci, siyasetçi” diye dolaşanların nasıl insanlar olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Kaynak-https://www.davalarvegercekler.net/yazilar/atasehir-belediyesi-haberimin-haber-kaynagi
YORUMLAR